Ben Kimim?- Nezihe Tunç
Merhaba, ben Nezihe.
Hangi katmanımdan başlasam bilemiyorum, hangi katmanın beni tam anlamıyla ben yaptığını da. Fizyolojik yaşa inanmadım ben mesela, küçük çocuk diye benimle konuşulmayanları kendime vazife bildim.
İlk kendimi arayışım 7 yaşında başladı, ilk şiirimi 9 yaşında yazdım. Hayatı yazmak istedim. Kalemin, içimizdeki hayatları döktüğüne inandım. Kitapları da sevdim bu yüzden, binlerce dünyaya tanık olmak ve şeffafça içinden geçebilmek için. Küresel meseleler hep zihnimi meşgul etti, kalemin kılıçtan keskin olduğunu Mahmut Derviş’i tanıdığımda keşfettim.
Post modern cümleler uzun süre kapıma uğramadı mesela, eski kitapları yenileriyle değişemedim. En çok kitaplarımla konuştum, en çok onlara söyledim. Sevdiğim yazarların yazdığı yerleri ziyaret ettim. St. Petersburg’da dolaştım bir süre. Susmayı konuşmaktan daha çok sevdim mesela bir zaman. Sırf yabani ot diye pek de sevilmeyen karahindibayı kıymetli bir çiçek olarak sevdim. Kıyıda köşede bir şey kalmasın diye her şeyi sevdim: yamuk yumuk kaldırımları, üzgün suratları, çıkmaz sokakları…
Uzay bilimlerinin kalbimin kelebeklerini uyandırdığını üniversitede öğrendim. Gözlerimin içine uzay zamanı sığdırdığımı hissettim. Ruhumun kanatlanıp her yere gidebileceğini sanki o zaman öğrendim. Her zaman bir tutku oldu bu bilim dalı benim için. Kalıpları, formülleri sevemedim, keşfedilmişleri farklı bir keşfetme hikayesiyle sakladım. Daha fazla ve daha farklı keşfetme merakı; dünya yetmeyip, uzay hikayesine dalınca başladı. Bilimi sevdim, bilim kitapları karıştırmayı ve bazen bir yerlerde oturup, ortak fikir sancısı çektiğim insanlarla felsefe, bilim, edebiyat konuşmayı. Bir köşe başı büfeden karikatür dergileri almayı âdet edindim, kendimden çıkamayınca yürümeyi. Kaybolmak istediğimde kitapçıya gitmeyi…
Çok yönlülüğü sevdim, Fatih’ten, Ali Kuşçu’dan, Fuat Sezgin’den görüp, içime dünyaları sığdırmaya kalktım. İngilizceyle yetinmeyip, dünya dillerini didikleme zevkini öğrendim.
Aramayı sevdim, bulmaktansa. Bir şey olmaktansa çok şey olmayı istemeyi. Küçük bir çocuk oturttum içime hayallerini kovalasın diye. Yere değil, göğe baktım hep. Sormayı sevdim, düşünceler denizinde yüzüp, bir kıyıya ulaşabileyim diye: Kendime.