üç-dört çocuktuk her zaman
sayımız beş olduğuna ölecekmiş gibi hep üç-dört kişi
birlikte kurmuştuk Türk edebiyatını
attığım günü unutmadım temelleri
ardından onlarca eleştiriler, tartışmalar, üzerine yazılanlar
Şairler bizim parmak ucumuzdaki dünyada
yutardık onları, isimlerini karalayarak, demli bir çayla
sonra bütün dünyayı, kalbi olan insanları karalardık bir anda
silgimiz yoktu, saatimiz ve hiç olmazdı paramız
ve bir elin beş parmağı gibi diyecek arkadaşımız
birdenbire, görünmeden gibi tabirler ile
bir gün; anlayamadım gitti
o üç-dört kişi
Bu sırada sahneye Şener Şen çıkıyor Kabadayı filminden beş olmayan üç-dört arkadaşının karşısına, çok iyi oynamış her zamanki gibi, kızmamış onlara kırılmış belli halinden “çünkü çekip vurmak yerine ezip geçiyor onları” . Ardından söylediği şu sözler manidar ki:… zaten biz yokmuşuz, cesaret yokmuş, yiğitlik-mertlik yalanmış, ölümüne arkadaşlık, dostluk filan palavraymış.”
Defalarca kez düşünmeli insan bu sözlerin üzerinde, sayın okur belki önce şiirden Şener Şen’e geçtiğim üzerinde düşünmek istersin, bunun nedenlerini, sebeplerini veyahut neden edebiyatı bırakıp Mustafa Kutlu olduğumu sorgulayabilirsin ya da ne bileyim şiirde sadece “Şairlerin” büyük başladığı, sevda kentinin sakinlerini neden iki yıldır yazmadığımı…
Bunların hepsi sesin elinde Sayın ….
“Düşünmek Üzere”
Selam olsun geceye; gündüzüme, beş olamayan üç-dörtlere…
*İllüstrasyon: Erhan Cihangiroğlu