Güzel bir hatırlama gününe daha yaklaşıyoruz ama gerçekten bazı değerlerimizi sadece belli bir günde hatırlamak ya da sadece o gün bir anlam yüklemek ne kadar mantıklı? Babalar günü tarihine üstten bir bakış atınca şu söz dikkatimi çekti açıkçası: “Anneler Günü gibi babaların da bir günü olması gerektiği.” Pek tabii annelerimiz fazlasıyla kutsal ve kıymetlidir lakin sırf onların bir günü var diye bu babalarımıza da bir gün tahsis etmemiz gerektiği anlamına gerçekten gelir mi?
Konuya şöyle bir bakış açısı katılacaksa eğer şu olmalı diye düşünüyorum.
Herhangi bir gün veya herhangi bir zaman diliminde insanların sevdiklerine özen göstermesi , onları sahte bir şekilde ya da sırf gösteriş olarak hatırlamaları ve değerli görmeleri ardından da bunu sadece bir reklam amaçlı yapması demek değildir. Bu durumu daha açıklayıcı örnekler şunlar olabilir: Mesela, çocukluk çağlarınızı düşünün ve soğuk bir kış günü okula gideceğinizi hayal edin. Bu senaryoya göre annelerimiz giysilerinizi, beslenme çantanızı ve bunun gibi diğer şeylerin hazır olmasını sağlarken, babalarınız ise işin maddi ve en zor kısımlarından birini üstlenerek bu hazırlıkların mümkün olduğunca daimi olabilmesini sağlar. Şimdi filmi biraz ileri saralım, lise çağlarındasınız ve bir bireyin hayatını yeni yeni tanımaya başladığı çağlara vardınız fakat bu sadece bir durak. Anne rolü yine işini en üst düzey titizlikle yaparken, aynı zamanda baba figürü de kendi görevini aynı titizlikle sürdürmeye devam ediyor ama bu zamanlarda bazı şeyler değişmeye başlıyor. İşleri nedeniyle babalar daha az evde göründüğü için sorunlarımızla alakalı bilgileri de aynı oranla daha az oluyor. Özellikle ataerkil bir toplumdan geliyorsanız bu durumun yaşanma ihtimali de artıyor. Asıl büyük sorunlar yavaş yavaş baş göstermeye başlıyor ve babanızla da tartışmalarınız artmaya başlıyor. Bunun en büyük nedeni henüz o yaşlarda mantığını kavrayamadığımız düzen, otorite, disiplin gibi kavramlardan kaynaklanıyor ayrıca istekler kısıtlandıkça anlama isteğiniz de düşmeye başlıyor bu da otoritenin sağlayıcısı olan baba figüründen birazcık uzaklaşmaya yol açıyor. Film biraz daha ilerledikçe sırasıyla üniversite, iş hayatı gibi birçok durak daha katılıyor hayatımıza ve her seferinde somut olarak en büyük destekçimiz olarak annelerimizi görmeye başlıyoruz. Ardından babalarımızı sadece bir günde hatırlamayı onun dışındaki günlerde ise sadece “Sen nerden bileceksin!, bir defa başımı okşadın mı?, bir kere beni takdir edip aferin kızım/oğlum dedin mi?” tarzında replikleri sıkça kullanmaya başlıyoruz. Evet belki bazı kısımlarda haklıyız lakin aynı zamanda benciliz de. Çünkü biz kendilerini sadece belirli günlerle hatırlamayı reva görmüşken onlardan ise bizleri her gün hatırlamalarını bekliyoruz hiç unutmadıklarını ve bir an olsun unutmayacaklarını göz ardı ederek. Görünen o ki biz insanlar sadece kendimize bir şeyler yapılmasını bekliyoruz. Konu babalarımıza gelince ise her ne kadar “ne alakası var ben sadece babalar gününde mi seviyorum babamı” desek de üzülerek belirtmek gerekirse tam olarak da öyle yapıyoruz. Kaybettiğimiz onca zamanın hiç farkına varmadan son nefeslerini verdiklerinde ise aslında bizlerdeki anlamlarını en net haliyle anlamaya başlıyoruz çünkü hayatımızın bu denli güçlü olmasını sağlayan şeyin aslında biz bilmeden, fark etmeden yaptıkları şeyler olduğunu anlamaya başlıyoruz.
Özetlemek gerekirse, babalarımıza zaman ayırmak, onlara sürprizler yapmak, hediyeler sunmak, onları el üstünde tutmak, onlara yapabileceğimiz en güzel jestlerden bazıları olabilir fakat onlara yapabileceğimiz asıl ve en önemli şey onları sadece bir gün değil, her gün yaşantımızın baş köşesinde tutup onun ideallerini, bizden isteklerini, bizlere baktığı zaman gözlerinde parlayan ışıltıyı hiç bir zaman söndürmemek olacaktır.
Allah aramızdan ayrılan babalarımıza rahmet, kalanlarına can sağlığı nasip etsin, tüm babaların babalar günü kutlu olsun.
Batuhan KARADUMAN