Büyük bir düşünce ve ünlü bir musiki üstadı olan Farabi, 870 yılında Türkistan’ın Farab kasabasında doğmuştur. Farabi, tam künyesiyle Ebû Nasr Muhammed bin Tarhan bin Uzluğ el-Fârâbî et-Türkî ya da Batı’da bilinen adıyla Alpharabius olarak bilinir. 8. ve 13. yüzyıllar arasındaki İslam’ın Altın Çağı’nda yaşamış olan ünlü filozof ve bilim adamı, aynı zamanda gökbilimci, mantıkçı ve müzisyendir.
Eserlerinin çoğu Latinceye çevrilerek Avrupa Üniversitelerinde okutulmuştur. Aristo’nun eserlerini inceleyip yeni yorumlar getirdiği için ikinci öğretmen anlamına gelen ‘‘Muallim-i Sani’’ unvanıyla anılmıştır. Musikişinas olarak da bilinen Farabi, kanun adı verilen müzik aletini icat etmiştir. Ayrıca ‘‘rübap’’ adı verilen çalgıyı geliştiren ve bugünkü şeklini veren de yine kendisi olmuştur. Kitab’ül Musiki’l Kebir adlı eseri müzik üzerine yazılan ilk eserdir. Bağdat, Halep ve Mısır’da bulunduğu, hayatının önemli bir kısmında Halep’teki Şii Hamdani hanedanı tarafından desteklendiği bilinmektedir. İhsaü’l Ulum adlı eserinde ilk defa ilimleri sınıflandırmıştır. El-Medinetü’l Fazıla (Erdemli Kent) adlı eseri oldukça ünlüdür. Ana fikir olarak Fârâbî’nin erdemli toplum meydana getirmek üzere tasarımını verdiği ideal devletin Eflâtun’un Devlet ve Kanunlar’da sözünü ettiği ütopik devlet anlayışının izlerini taşıdığı görülmektedir. el-Medînetü’l-fâżıla’nın ilk ilmî neşrini Friedrich Dieterici gerçekleştirmiş (Leiden 1895) ve daha sonra eseri Almanca’ya çevirerek yayımlamıştır. (Leiden 1900) Mısır’da neşredilen metin (Kahire 1334) büyük ölçüde Dieterici neşrini yansıtmaktadır. Fârâbî bu eserinde metafizik, tabiat bilimleri ve siyaset felsefesi bağlamında, erdemli bir toplumu ayakta tutan dînî/siyasi resimlerin dayandığı gerçek felsefî tasavvurları vermekte, eserinin son kısımlarında ise sahte felsefelerden beslenen bozuk/batıl inançlara temas etmektedir.
Birçok felsefecinin ve kendisinden sonra yazılmış birçok ideal devlet yönetimi felsefesinin temelini oluşturan bu eser felsefe alanında çalışan herkesin en az bir kez okuması gereken bir eserdir.
Farabi, Corbin’e göre derin boyutlu bir dini ve gizemci zekadır. Büyük bir sadelik içinde yaşar, hatta sufilerin giysilerini taşırdı. İç alemi ile başbaşa kalmayı seven bir kişiliği olduğu için sık sık dünya gürültüsünden uzaklaşıp bir kenara çekilir ve ruhunu dinlendirirdi.
Yalnızca kendi coğrafyasındaki devlet felsefesi üzerine düşünmekle kalmayan Farabi , tarihte ilk defa Birleşmiş Milletler fikrini ortaya atan kişidir. Birleşmiş Milletler tarafından 2020 yılı, doğumunun 1150. yılı dolayısı ile “Farabi Yılı” olarak kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler fikrinin ilk sahibi olarak doğum günü bu şekilde kutlanmış ve adı bir kez daha tarihe kazınmıştır.
Türk bilim insanı Farabi’nin 950 yılında Şam’da hayatını kaybettiği genel olarak kabul edilse de bu bilgi yüzde yüz kesinlik arz etmez.
Fârâbî’ye göre her insan iyiliğe ve kötülüğe eşit ölçüde yatkın olarak doğar. Doğru ve yanlışlar akıl yoluyla ayırt edilebilir. Farabi’nin deyişiyle ‘‘Önce doğruyu bilmek gerekir. Doğru bilinirse yanlış da bilinir. Ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz.’’
Yakup KARABOĞA