Ummadık Daş Baş Yarar

Kendisiyle Selamlaşan İnsan

336

Günlük hayatımızda düşüncelerimizin ve düşüncelerimiz ile oluşturmuş olduğumuz bağın farkında olmak oldukça önemlidir. Düşüncelerimizi anlamlandırmak ve onlarla barışık olmak aynı zamanda kendi yaşamımız ile kurmuş olduğumuz teması ve kendimizi anlamamızı kolaylaştırır. İnsanların kendisine ait belli başlı düşünceleri, iç sesleri vardır. Kimileri iç sesine önem verebilirken kimileri iç sesine kulaklarını kapamışlardır adeta… Kendi iç sesinden, düşüncelerinden ziyade dışarıdaki seslere o kadar çok ihtiyaç duyarlar ki, kendilerine sağır olduğunun bile farkına varamaz hale gelmiş olurlar.
Ta ki günün birinde bir yerlerde bir şeylerin eksikliğini fark edene kadar. Şayet o günlerden birinde olduğunuzu hissediyor veya düşünüyorsanız; aynanın karşısında gözlerinizin en derinliklerine doğru odaklanın ve kendinizi aynanın karşısında seyredin. Tanışmalısınız. Kimsiniz? Neden bu durumdasınız ya da en önemlisi neler hissediyorsunuz? Biz bu ayna oyununun adına kısaca ”Kendisiyle
Selamlaşan İnsan” diyelim…

Zaman içerisinde koşuşturmacalarınızın telaşesinde kendisini itip kakan, kendisini erteleyen, düşünce ve fikirlerini başkalarına yönelik değiştiren, her zaman diğeri için fedakarlıkta bulunan ama kendisine merhamet gösteremeyen, anlayışlı olamayan ve şefkat gösteremeyen kayıp insanlardan bahsetmek istiyorum.
Başkalarını mutlu etmek isteyişiniz, karşınızdakini kırmak istememeniz, onun fikir ve düşüncelerine değer vermeniz sizi eksik veya fazla yapmıyor. Ya da yolda görmüş olduğunuz bir dilenciye para verebiliyor olmanız, acısıyla tatlısıyla, derdiyle tasasıyla koşup yanınıza gelen arkadaşınıza şefkatiniz ile destek vermeniz eksiklik veya fazlalık değildir… Ne zamanki siz ağladığınızda, siz hata yaptığınızda, siz sevdiğinizde, sizin fikirleriniz olduğunda, siz karar verdiğinizde, siz kırıldığınızda, siz acı çektiğinizde şefkatinizi kendi kendinize göstermediğinizde işte o zaman eksiklik oluyor.
Yalnız hissediyor insan. Tek başına. Kırılmış, incinmiş ve öteye beriye atılmış gibi. Halbuki sizin kocaman kanatlarınızın altında bir sürü arkadaşınız vardı. Merhametli veya şefkatli davranarak onlara destek olabiliyordunuz. Peki ya kendinize neden değil? Bu soruyu biraz düşünelim.
En son ne zaman bir yanlışınız neticesinde kendinizi affettiniz veya kendinizi kırmadan, azarlamadan uyardınız? Ağladığınızda ya da üzüldüğünüzde kalbinizi şefkatle okşayabildiniz mı? Sınavdan düşük not aldığınızda, yeni bir iş için mülakatı geçemediğinizde, partneriniz ile kavga ettiğinizde, yalnız hissettiğinizde… Tüm bunların veya bunlara benzer olayların hangisinin sonucunda kendinizle kavga etmek, inatlaşmak veya hırçınca davranmak yerine kendinize ne zaman şefkatli davranabildiniz?

Aslında tüm mesele kendinize sunamadığınız öz-şefkat… Zorlu zamanlarınızda kendinizle kavga etmek veya kendinizi eleştirmek yerine daha nazik olabilmeliyiz. Öyle zamanlarda zorlanmalarınızı sadece kendiniz yaşıyormuş gibi hissetme eğiliminiz size kendinizi daha değerli hissettiriyor olacaktır. En ufak bir olumsuzluk ile karşılaştığınızda onunla baş etmek yerine onu ortadan kaldırmak ve daha güzel olan, daha hoş olan bir şeyle değiştirmek istenir. Halbuki acıyı, üzüntüyü, kederi, başarısızlığı, yenilgiyi ve bunlar gibi daha birçok olumsuz duyguyu kabul edebilmek en büyük kazancı elde etmemizi sağlayacaktır. İşte tam bu noktada bireyin öz-şefkate sahip olması önemli bir rol oynar.

Kendinizi özel hissedin. Duygularınız, düşünceleriniz, fikirleriniz, hayalleriniz sizi siz yapan biricik değerlerinizdir. Başkaları için kurabildiğiniz empatiyi gün gelip kendiniz için de kurabiliyor olmalısınız. Çünkü birey öncelikle kendisiyle hemhal olmalı. Kendisini mutlu etmeyi bilmeli… Bunun içinde elbette kendisini tanıyor olmalı …

‘’ Eğer başkalarını mutlu etmek istiyorsanız, şefkatli olun.

  Eğer kendinizi mutlu etmek istiyorsanız, yine şefkatli olun. ‘’

                                                                           Dalai Lama

Ben nasıl mutlu olacağım sorusunun en temel cevaplarından birisi kişinin kendisine şefkatli davranabilmesidir. O halde kendine, kendinle iyi bak sevgili okur.

EDANUR OKUMUŞ

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.