1989 ABD yapımlı olan Ölü Ozanlar Derneği, döneminde çok ses getirmiş bir film olup Nancy H. Kleinbaum’un tarafından aynı yıl kitaplaştırılmış klasiklerindendir. Film, drama/gençlik türündedir. Yönetmenliğini Peter Weir’in yapmıştır. 13 dalda ödül kazanmış, ayrıca 17 ödüle de layık görülmüştür. Film yıllarca tartışma yaratacak olan eğitim sistemine yapılan ağır bir eleştirinin ve carpe diem düşüncesinin benimsendiği bir fikrin ürünü olmuştur.
İlk sahne Welton Akademi’nin büyük, ihtişamlı salonunda başlar. Müdür Gale Nolan, okulun ilkeleriyle (“Gelenek”, “Onur”, “Disiplin” ve “Mükemmellik”) ilgili konuşma yapar ve ardından yeni edebiyat öğretmeni John Keating’in tanıtır. Öğrencileri farklıya, alışılmışın dışına çıkarmaya çalışan Bay Keating, akademideki tutumun aksine; kural tanımayan, tek tipleştirmeye karşı, öğrencilerine edebiyatı farklı bir yolla öğretmeye çalışan bir öğretmendir. Fikrin ve kelimelerin gücüne inanan ve çağının ötesinde bir öğretmen olan John Keating’in eğitimi de öğretmenleri kadar eski olan ve askeri bir disiplin modeliyle karşımıza çıkan okulun ve bu sistemde yetişmeye çalışan başarılı tutsakların hikayesi. Öğretmen Keating’in düşünceleriyle ve hissettikleriyle örtülü duran duyguları uyandırmasıyla hareket kazanan film, müziği ile de hafızalara kazanması gereken yapıtlardan.
Keating’in şiirsel, çarpıcı ve sorgulatıcı sözleri, olağanın dışında olan ders işleyiş tarzı, hareketleri, öğrencileri düşündüren, yol ayrımına sokup, hayatlarındaki karar mekanizmalarını sorgulamaya yeni bir kapı aralatsa da okul, yönetimin klasik sistemi ve baskısıyla statükoyu korumak için elinden geleni yapan bir yapı olarak karşımıza çıkıyor.
Ayrıca ailenin, öğrencinin geleceğini ve hayatını belirlemede tek söz hakkına sahip yapı olması, günümüzde hala karşılaştığımız, aile beklentisinin öğrenci üzerindeki baskısı ve ideallerin peşinden gitme çatışmasını başarılı bir şekilde dramatize etmiş görünüyor. Welton Akademinin başarılı, nazik öğrencisi olan baskın bir baba ve çocuğunun hikayesindeki Neil Perry’nin hayatına da dokunan Bay Keating, aynı zamanda Neil’in kendini keşfetme yolculuğundaki serüvenine yol arkadaşı olmaya çalışıyor.
Sözde sağduyulu ve en doğru kararı alacak kişi konumunda olan baba figürüyle, ardında daima uymak durumunda kalan bir anneyi gördüğümüz sahnelerde Neil ile organik bağ kuruyoruz. Neil’in oyunculuk hayalleriyle, babasının kendisine dayattığı gerçeklerini film keskin bir şekilde çiziyor.
Kendini arayış yolculuğunda diğer öğrencilerin de sistem başkaldırısına, farkında olma ve farklı düşünme adına adım attıkları sahnelerde film, Bay Keating’in gençliğinde dahil olduğu “Ölü Ozanlar Derneği” ismindeki toplulukla yeni bir boyut kazanıyor. Öğrencilerin, edebiyatın, özgürlüğün ve özgünlüğün telaşında olduğu yerde, farklı ufuk kazandırma telaşında olan Bay Keating’in aksine, yolun okul yönetimince kesilmesi gerçekliğini de hayattan bulabiliyoruz.
Fazla söze gerek yok, eğer hala izlemediyseniz ve bakış açınızın farklı noktalarından eğitime tekrar bakmaya başlamak isterseniz, film listenize eklemeniz gereken filmlerden. Kendi yolculuğumuzda Bay Keatingleriyle, Müdür Galeleriyle ve Neilleriyle karşılaşma olanağı bulabiliriz.
Bir de bakarsınız ki öğretmen denen, ezber bozan, kural koyan, kural yıkan o yegâne varlık, hayat yolculuğumuzda bize hayatı anlatmış.
Hayat yolculuklarınızın özgür, özgün ve biricik olabilmesi dileğiyle…
Nezihe Tunç