Ummadık Daş Baş Yarar

Mana Şehri İstanbul’da Bir Yürüyüş

180

Yansımalarımı takıştırıp çıkmışım yine yağmurlu bir günde. Bu koca yağmurluklarımız, giydiğimiz gösterişli yüzler hep bir kaçmak için. Düşüncelerimiz çarpışmamak için ısrar ediyor. Çok yüzlü yalnızlıklarımızda yolların, kalabalıkların pek bir önemi yok. Kalabalıklar taşıyor, kaçışıyor, hayatımızın katmanlarında. Bu telaşlı ayaklar arasında inadına gamsızca yürüyorum. Şehir, insanlar, mevsimler geçiyor zaman sarmalından. Ayaklarımla bir ritme eşlik ediyorum. Solumdan gelen ses, bir yer tarifi veriyor. Tarihe dokunup bilmediğim hikayelerin saniyelik konukluğu neticesinde ilerliyorum. Ne garip insan denen bilmece. Duygunun dahi bin bir türlü hali var, gözlerdeki yalancı sonbahardan okunuyorlar.

5 duyudan daha fazlası bu uzay- zaman hikayesi. Yüksek cereyanlı hayat çarpıyor, afallatıyor. Zar zor kabul ediyorum hayatı böylesiyle. O da ısrarcı olmuyor kapşonlu bir gencin küstah cümlelerine. Sonbaharın yaprakları düşüyor, yüreğimde savruluyor. Düşüncelerimle muharebede bir kalbimi buluyorum. Sesler bulanıklaşıyor, yüzler kesiliyor. Beyin ne hummalı deniz, dünü bugüne katıyor. Yıldızların yere indiği bir akşamüstü, denizini bulmaya çalışan bir balık varmak istediği denizden bahsediyor. Denizi, ana büyüten, dost, bazen acıyı söyleyen ve okul hayatı öğreten. Bakıyor ki içindeymiş deniz. Kendi denizin içinde, kendisiyle gelen her zerre.

Daldığım yer, vardığım yermiş. Merkezindeyim benin, denizimin. Yorgun bir mevsimde ruhumun köklerindeyim, İstanbul’dayım. Fatihlerin, Neciplerin, Naşidelerin, Sunayların İstanbul’u. Ha bir de gönülden öte zerrelerine bile bu ruhu doldurmak isteyenlerin. Senin, benim, onun. Fotoğraflara sığdırmaya kıyılamayan, zihin kamerasında saklanan anıların. Bu yüzden hep es geçiyorum seni, en güzel hallerini. Gerçi güzel olmayan taraflarına da meftun değil miyim zaten? Sahiplenmek gereksiz, en güzel şeyleri herkes sahiplenir zaten. Sonbaharı, denizi, göğü bir de seni. Ben en bozulmuş sokaklarını, kararmış yüzlerini seviyorum. Bırak herkes kendine kaldığını sansın. Böylece, biz uçlarında dolaşalım katmanlarımızın. Karman çorban düşüncelerimizle birbirimizde kaybolalım, bir olalım. İstanbul, en sonbaharsız halinle de sen olalım. Gözlerime sığmayan göğün binbir rengi olalım. Herkes bir mevsimken biz yansımalarla mevsimler giyelim, İstanbul sana diyorum bir olalım.

Nezihe Tunç

 

 

1 yorum
  1. Cevdet diyor

    Admin İstanbul ile ilgili yaşadığı duyguları edebi bir dille çok güzel birsekilde yansıtmış. Tebrik ediyorum.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.