1759 tarihinde doğmuş olan Robert Burns adlı İskoç şair “İnsanlarla fareler hiçbir zaman hayallerini gerçekleştiremezler.” temasıyla “To a Mouse” adında bir şiir kaleme almış. Şimdi bu cümleden yola çıkarak ilk olarak 1937 tarihinde yayınlanan Fareler ve İnsanlar kitabının filmi, kitaptan ilk olarak 1939’da neredeyse tıpatıp uyarlansa da Lewis Milestone yönetmenliğindeki sinemaya aktarılma seyircide yeterince yankı uyandıramamıştır. Öyle ki oyuncuların davranışları, kitaptaki karakterlerin yanında sönük kalmış ve duyguyu geçirememiştir.
İkinci uyarlaması ise 1992 yılında karşımıza çıkar. Yönetmen koltuğunda Garry Sinise’i gördüğümüz Fareler ve İnsanlar filminde George karakterine de kendisi hayat vermiştir. İlk uyarlamanın aksine kitaba daha az uyulmuş, filmde bazı sahneler eklenmiştir. Yine de kitaptaki karakterlerin daha gerçekçi forma sokulduğu, seyircinin kafasındaki soru işaretlerini karşılayacak bir film olmuştur. Lenny karakterine hayat veren John Malkovich ise şahsına münhasır mimikleriyle gönülleri fethetmeyi başarmış, Lennie karakterini en iyi canlandırmış oyuncudur.
Filmde vefa, masumiyet, hırs, ırkçılık ve işçi hakları karşımıza çıkar. Realist bir şekilde karakterlerin kötü taraflarına da yakından bakabilme olanağı buluyoruz. George ve Lennie’nin dışında Tyler çiftliğinde yaşayan karakterlerin çeşitliliği hikayeye bütüncül bir pencere oluşturmuştur. İçerik itibariyle şu şekildedir:
Kırmızı elbiseli genç bir kadının tepeden aşağıya koşusuyla başlar. Ardından koşarak uzaklaşan ve bir trene yetişen iki adamı- George Milton ve Lennie Small’ ı- görürüz. Büyük Buhran Döneminde çiftliklerde çalışan 2 yakın arkadaşın hikayesidir. Geçimlerini çiftliklerde işçi olarak çalışarak sürdürürler.
Birbirine taban tabana zıt olan bu iki arkadaşta insanın en karanlık taraflarına inen bir taraf mevcut. George zeki, mantıklı, ayakları üzerinde durabilen, ufak tefek tipli bir adamken, Lennie George’un aksine saf, kolay manipüle edilebilen, yumuşak nesnelere takıntısı olan, zeka özürlü, iri yarı bir figür olarak karşımıza çıkıyor. George’a bir köpek sadakatiyle bağlı olan bu adam, aynı zamanda çok güçlü ve saf olduğundan bir anda her şeyi mahvedebiliyor.
Clara teyze öldükten sonra Lennie, George ile hareket eder ve yanından hiç ayrılmaz. Bu iki arkadaşı birbirine kenetleyen ortak bir hayal vardır: Ufak bahçeli, içerisinde birkaç hayvanın olduğu bir ev.
Takıntısının başına devamlı bela açmasıyla Lennie, George ile uzun bir yolculuktan sonra Tyler çiftliğine varırlar. Bu defa da Lennie’nin çıkardığı bir sorun yüzünden başları belaya girecek midir, yoksa para biriktirip, hayal ettikleri gibi ufak tefek, bahçesinde hayvanları olan sıcacık bir eve sahip olabilecekler midir?
Nezihe TUNÇ
JOHN STEİNBECK – FARELER VE İNSANLAR
John Steinbeck’i ilk defa Gazap Üzümleri adlı kitabıyla tanıdım. Orada yarattığı tiplemeler ve o zamanki olayları başarılı bir şekilde aktarması yönünden çok etkileyiciydi. Bu yönüyle başka kitaplarını da okumam gerektiği kanısına vardım. Sonra Fareler ve İnsanlar kitabıyla tanıştım. Eserinde birbirine yakın fakat bir o kadar da zıt dostlar olan George Mill ve Lennie Small, bu eserdeki iki temel karakteri oluşturuyor. İnsan ilişkilerine, farklı tiplere, ümide ve ümitsizliğe, işçilerin çektiği zorluklara ve hatta ırkçılığa bile çeşitli noktalarda değinen John Steinbeck, büyük umutları olan iki küçük insanı anlatmış. Kitabın verdiği mesaj çok güzel. Adından da anlaşılacağı üzere açlık ve yoksullukla birlikte büyük zorluklara göğüs gererek fare gibi çalışan bu insanların hayalleri genelde gerçek olamamaktadır. Fakat onlar bu ümide sımsıkı sarılırlar. Ve bu hayali duyan herkes, o hayale sımsıkı bağlanır, hayalin bir parçası olmak ister. George ve Lennie’nin dışında Slim, Curley, Carlson, Candy, Crooks, Whit gibi farklı karakterler de dönemin işçilerini ve çevrede gerçekleşen olayları farklı biçimlerde anlatıyor. Dolu fakat kısa ve bir o kadar da akıcı olan tiplemeler sizi hiç sıkmıyorlar.
John Steinbeck’in yarattığı bu tiplemeler, oldukça başarılı. Onların yaşadığı sıkıntılar, toplumun yapısı, o zamanki olayların etkisi, mücadeleyi, insanların yaşadığı açlık sorunların dile getirilmesi ve tarihe kaynaklık etmesi yönünde içerik olarak başarılı bir eser. Bir diğer noktada, eseri okurken olayları bizzat yaşamış gibi hissettirmesi de eserin içeriğinin ne kadar özgün ve sürükleyici olduğunu gösteriyor. Kitap içeriğinin beyaz perdeye de uyarlaması belli ölçüde başarılı olunmuş fakat genelde uyarlama sönük kalmıştır.. Ancak bazı noktalarda da eksik olduğunu söyleyebiliriz. Senaryo uyarlamaları olduğundan birebir uyarlaması olduğunu söylemek doğru olmaz. Benim tavsiyem kitabı ilk önce okumanız, daha sonra sinema filmini izlemeniz.
Son olarak kitaptan bir cümle ile bitirelim. ‘‘Mutsuz bir ruh, mikroptan daha çabuk öldürür.’’ MEB 100 Temel Eser içerisinde bulunan ve Amerikan edebiyatının en başarılı eserlerinden birisi olan bu kitabı her kesimden okura tavsiye ediyorum.
İyi Okumalar.
Yakup Karaboğa